Türkiye ekonomisi özellikle son 6 ayda oldukça farklı bir ekonomik görünüm sergiliyor. Faizler enflasyon ve döviz kurları piyasa oynaklığı derken oynaklık had safhaya ulaştı. Son açıklanan kur korumalı mevduat sistemi ile birlikte kurlardaki oynaklık stabil hale gelirken risk primi ve faiz oranlarındaki görünüm ne durumda Analiz haberimiz sizlerle...

Faiz kararı eylül ayında Merkez Bankasının faiz indirimine gidilmesi ile başladı Eylül ayında %19 seviyesinde olan politika faizi kademli bir şekilde yıl sonuna kadar %14 seviyelerine çekildi. Ancak politika faizindeki bu kademeli indirim piyasada karşılık bulmadı. Aşağıdaki tabloda bu durum açıkça görülmekte

%400 Bedelsizin Tarihi Belli Oldu! %400 Bedelsizin Tarihi Belli Oldu!
  • Faizler Eylülde 19 düzeyindeydi sonrasındaki kademeli indirimle birlikte 5 puan azalarak %14'e geriledi ancak bu süreçte öncelikle dolar kuru 18,5 TL seviyelerini görerek tarihi rekor düzeyine yükseldi sonrasında açıklanan kur korumalı mevduat sistemi ile birlikte 13,5 TL seviyelerinde dengelendi. Ancak Eylül ayındaki 8,40 TL seviyesinde bulunuyordu. Buna göre yapılan karşılaştırmada dolar kuru 5 ayda %50 üstünde değer kazandı.
  • CDS primindeki görünüm ise biraz daha ağır olarak göze çarpıyor. Eylül ayındaki 380 TL seviyeleri nazara alındığında bugünlerdeki 540 seviyelerine göre %80'e yakın artış gösterdi.
  • Asıl dikkat çekici kısım ise piyasanın faiz indirimi kararına ne kadar ayak uydurduğu sorusu
  • Rakamların işaret ettiği şekliyle Merkez Bankasının faiz indirim kararı piyasada karşılık bulmamış durumda bilakis piyasada tahvil, kredi faizleri gibi birçok faiz kalemi de artış göstermekte. Bu durum ise faiz indiriminin bir anlamı olmadığı sonucuna geliyor.
  • Dikkat çeken bir diğer husus ise Merkez Bankası Rezervlerinde göze çarpıyor. Merkez Bankası rezervleri Eylül aynda -37 milyar dolar düzeyindeyken bu rakam şubat ayında -50 milyar dolara yükselmiş durumda yani 13 milyar dolarlık bir fark bulunmakta.
  • Sonuç olarak faiz indiriminin piyasada hiçbir karşılığı olmadığını ifade etmek aslında hatalı bir yaklaşım olmayacaktır.

Faiz ve enflasyon arasındaki tartışma bir yana Merkez Bankası ve TÜİK gibi piyasa üstü düzenleyici kurullara olan güvenin sarsılması aslında politika başarısızlığından daha fazla düşünülmesi gereken konulardan biri.

Uygulama gösteriyor ki eğer ki takip edilen iktisat politikasına piyasada olan güven tam olarak sağlanamazsa bu durumda o politikanın başarısızlığı kaçınılmaz bir son olarak karşımıza çıkıyor.

Bu süreçte küresel ölçekte yaşanan ham madde maliyetlerindeki artışlar ve küresel belirsizliklerden kaynaklı enflasyon artışları hiç şüphesiz önemli bir kırılganlık yaratıyor ancak iç dengesizlikler ile birleşen dış şoklar ülke ekonomisini içinden çıkılmaz bir duruma soktuğu bir gerçek.

Şüphesiz tüm her şeyde olduğu gibi uygulanan iktisat politikalarında da bir fırsat maliyeti bulunmakta. Yani en basit ifadesi ile her seçim bir vazgeçiş olarak karşımıza çıkmakta. Bu noktada geniş perspektiften bakıldığında makroekonomik göstergelerin diliyle ifade etmek gerekirse Merkez Bankasının faiz indirimi piyasada karşılık bulmamış kredi faizleri indiriminin aksine yükselmeye devam etmiş kamunun borçlanma faizleri de benzer şekilde artarak kamu maliyesine ilave bir yük olarak geri dönmüştür.

Borsa ve kripto haberlerine ilk siz ulaşmak için sitemize abone olmayı ve bildirimleri aktife almayı unutmayınız. Twitterdan takip ederek ve Telegram grubumuza katılarak da piyasa haberlerine ilk siz ulaşabilirsiniz.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı borsametre-logo.png
Editör: Borsa Metre